Yoga Sutralar ve Dallarındaki İnciler
Bir süredir sizlerle Patanjali’nin Yoga Sutralar'da aktardığı kadim bilgeliğini kendi anladığım ölçüde paylaşıyorum.
Sizlerin de farkında olduğu veya belki bu yazı serisi ile fark ettiğiniz üzere yoga, sadece haftada iki-üç kez pahalı matların üzerinde yapılan fiziksel bir pratik değil; zihnimizi, bedenimizi, duyularımızı ve hem kendimizle hem de başkalarıyla olan ilişkilerimizi yönetmemize yardımcı olan bir teknikler bütünü. Patanjali de Yoga Sutralar’da bunu 8 dal ile ifade ediyor.
Bu dalları hatırlayalım;
Yama – Evrensel etik ilkeler (başkalarıyla ilişkileri düzenleyen disiplinler)
Niyama – Kişisel disiplinler
Asana – Fiziksel duruşlar (beden kontrolü)
Pranayama – Nefes kontrolü (enerji yönetimi)
Pratyahara – Duyuların geri çekilmesi
Dharana – Konsantrasyon (zihnin tek bir noktaya odaklanması)
Dhyana – Meditasyon (kesintisiz odaklanma)
Samadhi – Aydınlanma (tam bir birlik ve huzur hali)

Photo by Jeremy Bishop on Unsplash
Ashtanga Yoga : 8 Dallı Yoga
Yoga Sutraları’nı açıklarken genellikle “8 Basamak” ifadesini kullanıyoruz, ancak aslında “uzuv” ya da “dal” demek çok daha doğru olur. “8 basamak” denince çoğu kişinin aklına, birbiri ardına çıkılan bir merdiven geliyor. Oysa Sutralar’da açıklanan bu 8 dal, sıralı adımlar değil; yani önce biri, sonra diğeri gelen aşamalar yok. Sri Ravi Shankar’ın bir benzetmesinden ilhamla şöyle diyebiliriz: Nasıl ki sandalyenin dört ayağı varsa yoganın da sekiz ayağı var. Sandalyenin bir ayağı kırıldığında nasıl işlevini yitirirse, yoga da bir bütün olarak uygulanmadığında aynı şekilde etkisini kaybeder.
Yoga, bir bütündür ve tüm bu dalların birlikte uygulanması gerekir. Örneğin, samadhi aşamasına ulaşan bir yogi, hala etik disiplinleri uygulamalı ve kazandığı üstün yetenekleri (yogilerin durugörü, telepati, havada durma, nesneleri hareket ettirme ya da bedensel ölümsüzlük gibi güçlerine siddhi denir) başkalarını etkileme amacıyla kullanmaktan kaçınmalıdır. Bu tür bir kullanım, nihai hedeften uzaklaşmaya neden olur. (Bu konuda çarpıcı ve gerçekçi örnekleri, Paramahansa Yogananda’nın Bir Yoginin Otobiyografisi kitabında bulabilirsiniz, okumanızı öneririm.)
Bizler bugün yoganın tüm dallarını eksiksiz uygulayamıyor olabiliriz. Belki arzularımızla hareket ediyoruz ya da hala gerçeği gizleme eğilimimiz var. Meditasyon yapmamız gerektiğini bilsek de yapmıyor olabiliriz. Olsun. Önemli olan farkında olmak. Bu öğretiler bizim için bir referans noktası olmalı; kendimizi bu bilgiye göre değerlendirmeli, neler yapmamız gerektiğini belirleyip harekete geçmeliyiz. Ve bunu tekrar, tekrar, tekrar yapmalıyız.
Yamalar : Kurallar değil, içselleştirilen değerler
Geçtiğimiz haftalarda, yama yani etik disiplinler üzerine yazdığım yazılarla bu ilk dal hakkında biraz farkındalık kazandığımızı umuyorum. Yama’nın, yoginin çevresiyle ve toplumla ilişkilerini düzenleyebilmesi için yapılmaması gerekenleri ifade ettiğini yazdım. Ancak burada altını çizmek istediğim önemli bir nokta var: Bu ilkeleri bir tür “günah” gibi görmek ve olası olumsuz sonuçlardan kaçınmak için uygulamaya çalışmak yerine, onları içselleştirmemiz gerekir. Size, Paramahansa Yogananda’nın rahatsız olduğu halde, ahimsa (zarar vermeme) ilkesini hatırladığı için öldürmediği sinekten bahsetmiştim. Onu izleyen gurusu, “Aklından geçtiyse işini bitir” demişti. Yani mesele, bir kuralı hatırlayıp kendini tutmak değil; onu içselleştirebilmek.
Yoga anga anushtanat ashuddhi kshaye jnanadi Apthiraviveka khyatehe’’ (Sutra II - 28)
“Yoganın sekiz dalının sürekli uygulanmasıyla, safsızlıklar yok edilir ve bilgelik ile ayırt etme ışığı açığa çıkar”
Zarar vermemeyi içselleştirmeden, sevgiyi, şefkati, anlayışı ve hoşgörüyü geliştirmeden, kalbimiz öfkeyle, zihnimiz kızgınlıkla doluyken, nasıl berrak bir zihne ve salim bir akla sahip olabiliriz? Manevi pratiklerimizi sükunet içinde nasıl gerçekleştirebiliriz?
Dürüstlüğü içselleştirmeden, sözlerimizde, düşüncelerimizde ve eylemlerimizde doğru, açık, dürüst ve adil olmayı benimsemeden nasıl hakikate ulaşabiliriz?
Çalmamayı içselleştirmeden, birbirimizin haklarına nasıl saygılı olabiliriz? Beraber yaşamayı ve birlik olmayı nasıl deneyimleyebiliriz?
Arzularımızı kontrol etmeden, dürtülerimizle hareket ederek, hayvani içgüdülerimizin etkisi altında yaşarken, bizi hayvanlardan ayıran en önemli niteliğimiz olan manaya varabilme yetimizi kullanmadan nasıl özgürleşebiliriz?
Aç gözlülükle, bir maddeye, bir düşünceye ya da birine fütursuzca bağlanarak, bir gün kuşkusuz ki geride bırakacağımız tüm dünyevi şeylerin üzerimizdeki ağırlığıyla nasıl manayı deneyimleyebiliriz?
Haftaya niyamalarla devam edeceğiz. Ben paylaşmaktan çok keyif alıyorum, umarım sizlere de katkısı oluyordur. Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı paylaşırsanız çok sevinirim.
Bu arada yeni online derslerimiz Kasım’da başlıyor. Dilerim orada da beraber oluruz.
Sevgi ve ışıkla kalın.
Müge
Yeni Yoga ve Meditasyon Programı: Işıldayan Güç: Dişil Enerji ve Solar Pleksus
Kimseyle kıyaslayamam kendimi,



