Toprak karardı, kalpler karardı...
Yangının Ardından: Alarmda Bir Sinir Sistemiyle, İnsan Kalabilmek
Bugün haftalık yazı günü.
Kalbimden ne, nasıl dökülürse onu yazacağım size, biraz karışık ve dağınık olabilir, anlamlı olacak mı onu da bilmiyorum, affedin…
Çünkü Seferihisar’da günlerce süren yangınlar yüzünden sinir sistemim yüksek derecede aktivasyon yaşadı ve şimdi çok yorgunum. Günlük rutinlerime dönmek için can atıyorum ama dikkatimi toplamakta zorlanıyorum.
29 Haziran 2025 Pazar günü öğle saatlerinde Seferihisar’da büyük bir yangın başladı…Saatlerce, günlerce yandık, kavrulduk. Bölgenin neredeyse üçte biri yandı. Yaban hayatı büyük zarar gördü. Yazlık siteler yandı, insanlar tahliye edildi. İtfaiye, jandarma, polis, siren sesleri, panik içindeki insanlar, kesik elektrikler, yoğun trafik…
O yanan sitelerden birinin yanında da benim ailem yaşıyordu…
Bedenim de duyularım da yorgun
Tabi ki midem kötüledi, uykusuzluk yaşadım, sürekli tetikteydim.
Burnum bir duman detektörü gibi çalıştı, kulağım sürekli telefonda, gözlerim bir alev alev yanan dağlarda, bir ekranlarda haberlerdeydi.
Başka pek çok şey de tetiklendi tabii.
Herkesin sinir sistemi aynı tepkiyi vermiyor mesela bunu anladım. Sizi 10 üzerinden 5-6 seviyesinde bir tehlike harekete geçirirken, başka biri için bu 7-8 olabilir. O aradaki iki birim bile, sinir sistemi daha hassas olan birini mahvedebiliyor.
Yangın eve yaklaşınca…
Benim için özellikle ailemin olduğu bölgeye yangının hızlıca ulaşması; onların evlerinden ayrılmakta geç kalmaları ve tam da o sırada başka bir yerde yangın başlaması ve onları bana getirecek olan yolların kapanması muazzam bir stres kaynağıydı.
Henüz — yaklaşık 72 saat sonra — o anlarda salınan stres hormonlarının bedenimden uzaklaştırılabildiğinden emin değilim.
Yani durum sadece yaşanan olayla kalmıyor.
Biz baş etmeye çalışırken diğerlerinin nasıl tepkiler verdiği de son derece etkiliyor sinir sistemini.
Herkesin alarm seviyesi farklı
Dün de benim evime yakın bir bölgede yangın çıktı.
Ben kendimce değerlendirmelerimi yaptım, doğru kişilerle haberleştim, çantamı hazırladım ve Dia’yı (kedim) hemen alıp çıkmaya hazır bir şekilde evde beklememizin daha iyi olacağına karar verdim.
O sırada arkadaşlarım panikle beni arayıp hemen çıkmamız için ısrar ediyordu.
Annem ise evde başka şeylerle ilgileniyordu ve pek de istifini bozmayarak işine devam etti.
Aynı dumanları o da görüyordu.
Üç farklı seviye.
Üç farklı sinir sistemi tepkisi.
Üç farklı gerçeklik.
Her şey yolunda olsa da alarm hemen durmuyor, zaman gerekiyor
Şimdi şunu biliyorum .
Çok yorgunum.
Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan, doğru kararları vermeye çalışmaktan, benim kadar endişelenmeyenleri harekete geçirmeye çalışmaktan, daha çok endişelenenleri sakinleştirmeye çalışmaktan, sürekli güncel haber almaya çalışmaktan..
Bayağı yorgunum….
Kaybın acısı, yası henüz gelmedi. Ona yer açamadım henüz. Gelecektir.
Kucaklayacağım onu da.
Şimdi duyularımın dinlenmeye ihtiyacı var.
Bu tür aktivasyon durumlarında sistem kolay kolay yavaşlamıyor.
Motor durmuyor.
Tehlike geçmiş olabilir ama hayatta kalmaya odaklanan sistem hâlâ etrafı taramaya, olası tehditleri fark etmeye çalışıyor.
Ve bunu sadece psikolojik değil, biyolojik olarak da yaşıyoruz.
İnsan olmak
Size geçen haftalarda yazmıştım, Hayli Duyarlı Kişilerde tamamen biyolojik nedenlerle ekstra bir hassasiyet oluyor (genetik farklılıklar var)
Şema terapi bakış açısında bu “dayanıksızlık şeması”.
Yoga ve çakra bilgisine göre kök çakrada dengesizlik.
Ezoterik bilgiye göre karma.
Yani farklı bakış açılarıyla ele alabileceğimiz çok fazla şey var.
Ama hepsi önemli bilgiler sağlasa da hepsinin kendince eksiklikleri, yetersiz kaldığı yerler var.
Ben “insan olmak” diye bakıyorum.
Dümdüz, insan olmak...
Korkmak, üzülmek, kızmak, kaçmak istemek, saklanmak istemek, paniklemek, endişelenmek, hareketsiz kalmak istemek, kimseyle konuşmak istememek, herkesle konuşmak ve anlatmak istemek...
Kovuğunda yalnız başına kalmak istemek, baş edemeyip başkalarına sığınmak, yaslanmak istemek...
Hepsi var.
Benim de hepsine yerim var.
Ama bazılarına yerim yok
Bir de yetkisini, kaynağını, enerjisini rant için, doğa üzerinden daha fazla kazanmak için harcayan kişiler ve kurumlar var.
Nasıl daha fazla çalarım dünyanın kaynaklarından da zenginleşirim diyenler…
Sigara izmaritini umarsızca atanlar, çöplerini gittiği yerde bırakanlar…
Zeytinlere göz dikenler…
Sadece “ben, ben, ben” diyenler…
Onlara yerim yok.
Çemberimde, evimde, etrafımda, yanımda, yöremde... yerim yok.
Anlayışım da yok.
Sadece içlerindeki cahil, sevgi görmemiş, doğayla hayvanla insanla bağ kurmayı öğrenememiş çocuklara şefkatim var, o kadar.
Artık onlar için değil, çocuklar için...
Bu saatten sonra onlar için bir şey yapmamız zor..
Hatta bence mümkün değil.
Kendilerinin uyanmalarını, bilinçlenmelerini diliyorum.
Zaten yaşam bunu onlara er ya da geç öğretecektir.
Ama daha çocuk yaşta olanlara, geleceğe…
Onlara enerjimizi harcayabiliriz.
İçimden sıklıkla geçen şey bu. Bakalım neler mümkün olacak…
Doğa, yeniden doğar
Geçen hafta yazmıştım:
Dünya ne yangınlar, ne depremler yaşadı...
Meteorlarla kavruldu, depremlerle parçalara ayrıldı.
Ama her seferinde anka misali yeniden doğdu.
Yine doğacaktır.
Yine yeşerecektir.
Bizim kalplerimiz de yeşerecek yeniden, yeniden umutla çalışacağız biliyorum.
Daimi karanlıkta, gölgede kalan kalpler ışığı görsün yeter ki.
Doğa anneyi korumaya ve bereketini artırmaya harcansın insanoğlu enerjisi.
Planlama yapmak, koordinasyon yapmak zor değil.
Ama önce birlik bilinci şart.
Ve bugün…
Günlerdir kendimle bağlantım kopuk gibiydi.
Bu sabah içimdeki minik kız çocuğuna erişemedim, sanki kalbimin en derinlerine saklanmıştı ve çıkmak istemiyordu.
Yoga pratiğimden sonra, onun o hâline karşı büyük bir şefkat belirdi içimde.
Ve şu cümleler döküldü benden.
Dilerim size de ferahlık verir.
Yerim Var
Evet bitanem yerim var
Saklanmana yerim var
Korkmana yerim var
Paniklemene yerim var
Korkmana, endişelenmene yerim var
Çok üzgün olmana yerim var
Kızgın olmana yerim var
Konuşmak istememene yerim var
Ağlamak istemene yerim var
Yalnız ve korkmuş hissetmene yerim var
Yalnız kalmak istemene yerim var
Güvensiz hissetmene yerim var
Kimseye güvenememene yerim var
Kafanın karışmasına yerim var
Karar verememene yerim var
Endişelenmene yerim varEvet bitanem
Duyuyorum.
Anlıyorum.
Evet canım
Biliyorum.Buradayım.
Tüm duyguların için buradayım.
Tüm hallerin için buradayım.Sana sıkıca sarılacağım ve tehlikede olmadığını anlatacağım.
Tehlikenin geçtiğini söyleyeceğim.
Sevdiklerinin iyi olduğunu, güvende olduğunu göreceksin.Üzüntünü paylaşacağız.
Yeni duygular için yer açacağız beraber.
Ve sonra;Önlemleri anlatacağım
Yapabileceklerimizi anlatacağım
Planlarımızı yapacağız
Önlemlerimizi alacağız
Hareketsiz ve güçsüz olmayacağızBurada ve beraberiz
Seni hiç bırakmayacağım
Daima kendimizle bağlantıda olmayı, kendimize eşlik etmeyi diliyorum.
Kendimize yapabildiğimizde, başkalarına da, doğaya da, hayvanlara da yapabiliyoruz. 🕊️
Sevgilerimle
Müge
Mügecim bütün olup bitenlere rağmen iyisin çok şükür. güç kuvvet, metanet, ferahlık diliyorum bol bol. yaşadıklarını ve onlarla bağlantını okurken zihnimde ve kalbimde bir yer açıldı ve oraya sevgi ve şefkat aktı. bence bunları ifade etmek yangını söndürmek kadar etkili. ateş elementi bunları duyar. şiirine bayıldım ve şiir defterime kaydettim. su elementine bir davet gibiydi benim için, hayat doluydu. bir savaşçının kendi gücünün kapasitesini anlatan dizelerini bizimle de paylaştığın için çok teşekkür ederim. kuşlarla sevgiler gönderirim.