Sabah Pratikleri: Fırtına Koparken Kıyıya Dönmek
‘Bana çaresizliğini anlat, kendininkini, ben de sana benimkini anlatacağım. O esnada dünya dönmeye devam eder.’
Bakanlıkta çalıştığım zamanlardı.
Kendimi ait olmadığım bir dünyadaymış gibi hissediyordum.
Duygulara yer olmayan, kimsenin kimseyi gerçekten dinlemediği, gerçek bağlantıların yok denecek kadar az olduğu, ortak amaçlar yerine kişisel çıkarların belirleyici olduğu bir sistemin içindeydim.
Ama ben içimde başka bir alan keşfetmiştim.
Kırılganlığıma, sezgilerime, yumuşaklığıma da — yani dişil yanlarıma— yer açan bir alan. Aklım, zihnim, düşüncelerim buradaydı ve duygularım da uyanmıştı.
Otomatik pilottan çıkmıştım ve bu harikaydı ama henüz bazı şeylere uyanmamış olanların olduğu bir çevrede yaşamak kolay değildi. Deneyimlemiş olanlarınız eminim vardır, kendi iç dünyamızı keşfetmeye başladığımızda, farkındalığımız uyanmaya başladığında özellikle ilk zamanlar dışarısı çok daha kaotik, sert ve fazla gelebiliyor. Bağ kurmakta, iletişimde zorlanabiliyoruz ve kendimiz henüz kabuktan yeni çıktığımız için o hassas deriyle yaşamak hiç de kolay olmuyor.
İşte tam o zamanlarda başladım sabah yogalarına.
Sabah Yogası: Fırtınada Kıyıya Dönmek Gibi
Romatoid Artriti olan ve benden somatik yoga dersleri alan bir arkadaşım bana bir gün şöyle demişti:
“Müge, yoga sonrası sanki bir şişe serum almış gibi oluyorum.”
Sabah yogaları da benim için öyleydi. Fırtınanın ortasında kıyıya dönmek gibi…
O karmaşanın içine girmeden önce, sabahları biraz durmak, nefes egzersizleri yapmak,, hareket etmek, kendime şefkatli bir el uzatmak gibiydi. Gün içinde bunalmış hissettiğimde, ertesi sabah yine o alana girme şansım olacağını hatırlayıp iyi hissediyordum.
Aradığım gücü de orada buluyordum. Her sabah yazdığım sabah sayfaları önceki günün muhasebesini yapmama, hareket, nefes, meditasyonlar da merkezlenmeme ve neye ihtiyacım olduğunu, ne yöne gitmeye hazır olduğumu anlamama yardımcı oluyordu.
Hala aynı noktadayım
Artık Bakanlıkta çalışmıyorum. Ama ben kendimi zaman zaman hala farklı bir dünyaya aitmiş gibi hissediyorum.
Adaletten, barıştan, hak ve hukuktan söz edilmeyen, güç oyunlarının, manipülasyonların ve tek derdi kendini güçlendirip ön plana çıkarmak olan ataerkin hakim olduğu bu dünya benim dünyam olamaz zaten.
Ancak tüm bunlar karşısında aciz, güçsüz, kırılgan ve hassas hissedip aynı o iş yerine gitmekte zorlandığım gibi, ‘yaşamakta’ zorlandığım zamanlar oluyor. Ama yaşamı bırakıp gidemem. Yaşamdan istifa edemem. Biliyorum. Sadece tüm bunlar olurken kendi yanımda olabilirim. Kendimi sevgiyle tutabilirim, şefkât gösterebilirim, üzüntümü, yasımı anlayabilirim.
Ve hayal ettiğim dünyayı inşa etmek için kendi değerlerimle yaşamaya devam edebilirim. İyiliği, desteği, sevgiyi çoğaltmak için devam edebilirim. Biliyorum…
Yine de zorlanıyorum.
Mış gibi yapmak istemem…
Zorlanmakta da çok haklıyım….
Bu kadar delilik içinde
Sakin Sabahlar : 4 Haftalık Sabah Pratikleri Serisi
İşte sabah pratiklerim de tüm bu hallerin içinden geçerken kendimi tutabildiğim bir özel mabet gibi benim için. O yüzden sizleri de kendi mbedinizde kendinizle bağlantı kurmaya davet etmek istedim.
🗓 1 Temmuz – 25 Temmuz
📅 Salı ve Perşembe
🕖 07:00 – 07:30
💻 Zoom üzerinden, kayıtlara da erişim var.
Sabahın ilk ışığında nefesle buluşmak, bedenimizle temas etmek,
ve dünyaya daha merkezli bir yerden bakabilmemiz için.
Size da iyi gelir mi, bilmiyorum.
Ama birlikte denemek isterseniz,Sakin Sabahlar : 4 Haftalık Sabah Pratikleri Serisi üzerinden detaylara ulaşabilirsiniz.
Bir mini şiirle şimdilik hoşça kalın…
Sevgilerimle
Müge
“Bana çaresizliğini anlat, kendininkini, ben de sana benimkini anlatacağım.
O esnada dünya dönmeye devam eder.
O esnada güneş ve yağmurun berrak damlaları
kırlarda, çayırlarda ve derin ağaçlarda,
dağlarda ve nehirlerde gezinir.
O esnada yaban kazları parlak mavi semalarda,
yeniden evin yolunu tutar.”
Mary Oliver