
İçimizdeki çocukla bağımız kaybolduğunda hastalanıyoruz.
Bir hastalığın olmasından bahsetmiyorum, kendimizden ve yaşamdan kopuk bir koşturma içine girmemizden bahsediyorum. Daha çok zihnimizde oluyoruz ve bir şeylerin peşinden koşturuyoruz. O da aynı evde anne babasını ya da onunla bağ kuracak birilerini bekleyen küçük hallerimiz gibi bizi bekliyor oluyor.
Acı olan şu ki içimizdeki çocukla bağı yeniden kuramazsak;
Bir süre sonra ortadan kayboluyor…
Biz de “ büyüklerin dünyasındaki” yaşamımıza bir şeyler elde etmeyi, bir şeyler başarmayı, bazı hedeflere ulaşmayı umarak devam ediyoruz.
Böyle bir yaşamın sonunda gerçek tatmin elde edilebileceğine inanmıyorum. Çünkü o iç çocuk bizim aynı zamanda ilahi olanla da bağlantımız, saf ve masum varlığımız, kim bilir belki de aradığımız hakikatimizin, gerçeğimizin ilk durak yeri, boş, katışıksız, kirlenmemiş ve masum varlığıyla…
O nedenle içimizdeki çocukla bağ kurmak hayatla, evrenle, kendimizle bağ kurmaya eş değer.
Ben de geçen sabah onun rüzgarda oynaşan perdeden ne kadar mutlu olduğunu fark edince üzerinde biraz düşündüm ve onu sakinleştiren ve mutlu eden neler var biraz izledim. Bunların sadece oyunla ya da eğlenceyle değil; daha çok huzurla, masumiyetle, doğanın ve yaşamın dinginlik getiren taraflarıyla ilgili şeyler olduğunu fark ettim. İçimdeki çocuk bunlarla sakinleşiyor, yumuşuyor, yaşamla yeniden bağ kuruyor. Ve ben, onun o hâlini çok seviyorum.
İçimdeki çocuğu mutlu eden, sakinleştiren, yaşamdaki varlığını hissettiren şeyler:
Sabah sessizliğinde öten kuşlar
Perdenin hafif meltemle dans edişi
Ağaçların hışırtısı
Duvara yansıyan güneş ışığı
Yeni serilmiş çarşaflarda ilk kez yatağa girmek
Beyaz sabun kokusu
Rüzgarda saçlarının uçuşması
Yumuşak dokulu kıyafetler
Yağmurdan sonraki toprak kokusu
Bisiklette ellerini bırakmayı denemek
Sakin ve dinlendirici müzikler dinlemek
Hiçbir şey yapmadan öylece oturmak
Bir kedinin bacaklarına dolanması
Bir ağacın gölgesinde oturmak
Bir köpeğin başını okşamak
Daha önce gitmediği bir yere gitmek
Tanımadığı biriyle karşılıklı gülümsemek
Özenle dekore edilmiş balkonlara bakmak
İlginç detaylar içeren mimari yapılar incelemek
Eski binalarda yaşayan insanları hayal etmek
Hiç gitmediği yerlere gitmek
Yeni yakılmış soba çatırtısını dinlemek
Yıldızlara bakmak
Hızlı hızlı ve ezbere konuşmayan insanlarla bir arada olmak
Yeni bir şiir öğrenmek
Anneanne örgüsü yumuşak liflerle yıkanmak
Konuşmadan sadece sarılmak
Yeni şarkılar keşfetmek
Bir kitapçıda uzun uzun vakit geçirmek
Sabah henüz kimse yokken denize girmek
Çiçekleri ve arıları izlemek
Loş ışıkları olan, insanların sessiz konuştuğu, güzel kokan kafeler
Çiçek kokularını içine çekmek
Ve somatik çalışmalar… Onun varlığını bildiğimi, masumiyetini fark ettiğimi, ihtiyaçlarını duyduğumu, onu çok sevdiğimi, onu çok ama çok değerli bulduğumu ve ne olursa olsun her an yanında olacağımı beden yoluyla da hissettirmek.
Bugünlerde içimdeki çocuk benim ilgime, varlığıma, sevgime çok ihtiyaç duyuyor. Belki sizinki de öyledir. Belki o da bir köşede bekliyordur; görülmeyi, duyulmayı, sarılmayı… Desteğe ihtiyacı varsa ona somatik çalışmalarla da biraz destek sunabilirsiniz.
Sizinki en çok neler yapmayı seviyor? Paylaşmak ister misiniz?
Sevgilerimle
Müge