Çünkü Kadınların İfadesi, Yaşamın Şifasıdır
Rahimden Kalbe: Dişil İfade Yolu 6 Kasım'da Başlıyor.
Bazı sesler çıkmaz, ama duyulmadıkları için yok olmazlar.
Yalnızca derine, dokulara, rahme, gırtlağa çekilirler.
Kendilerini orada saklarlar — bir gün, güvenli bir alan bulduklarında yeniden doğmak için.
O doğuma kadar da bize acı verirler. Dışa vurulmamanın, ait oldukları yere gidememenin acısını yaşayan seslerdir onlar çünkü.
Benim de özgün sesini yutmuş, dış dünyanın beğeneceği sesi de bir pil takar gibi kendine takmış küçük Müge’min varlığından dolayı hala;
Kendimi çok sıkışık hissettiğim zamanlar olur.
Bazen iş konusunda,
Bazen yakın bir ilişkide ya da bir tanıdıkla konuşma sırasında.
İçimde bir şeyler olur, bir şeyler devinir...
Ama ifade edemem.
Çünkü ne olduğunu tam olarak hissedemem.
Sadece omuzlarımda bir gerginlik,
karnımda bir sıkışıklık,
boğazımda bir yanma hissederim.
Nedenini bilmeden.
Ama artık bunların birer sinyal olduğunu bilirim.
Bir şey bana uygun değildir, bedenim “hayır” der.
Ya da eski bir iç ses konuşur, bana bir şey fısıldar ama söyledikleri artık işlevsel değildir.
Ben duymam. Bedenim duyar.
Ben bilmem. Bedenim bilir.
Sonra yavaş yavaş bedenimin dilini yeniden hatırlarım,
Bilirim ki;
Kontrol duygusu omuzlarımda,
kırgınlıklar boğazımda,
aşılan sınırlar karnımda
Çoğalır, coşar, taşar.
Ve o bölgelerde harekete, titreşime izin veririm.
Bazen küçük bir sallanmayla,
bazen derin nefeslerle,
bazen dansla,
bazen bir çığlıkla, bazen de çalma kalem yazdıklarımla...
Bedenim ifadesini özgürce sahneye koyduktan sonra,
altında yatan duyguyu ve mesajı görmeye başlarım.
Bedenimi dinleyince anlarım ki,
Bazen bir başkasına,
bazen kendi iç sesime,
bazen eski inançlarıma “hayır” demek isterim aslında.
Ama öyle sizin bildiğinizden hayırlardan değil,
KOCAMAN BİR HAYIR.
Birine “Bu benim asla kabul edebileceğim bir şey değil” demek isterim mesela,
ama içimdeki eski inanç “uyum sağla” der, ya da “şefkat göster” der
ve ben susarım.
Boğazımdaki acı bundan olur.
Bir arkadaşıma bir konuda defalarca açıklama yaparken, “Artık beni anlaman için bu kadar çaba göstermek istemiyorum” demek isterim mesela, diyemem, göğsüm sıkışır.
Değer verdiğim biri düşüncesiz bir şey yaptığında boğazım acır, “Bunun için çok üzgün ve kırgınım”ın ifadesidir bu ama ben kendime “boş ver” derim.
Dedikçe bedenim anlatır. Allahtan artık bilirim, sessizleştikçe onu duyacağımı…
Kulak kesildikçe duyarım.
Şimdi eskiye göre farklı olan şey de şu ki,
Eskiden yuttuğum bu sesleri artık istesem de yutamam,
Duyarım, giderim, söylerim.
Yoksa zehirlenirim, bilirim
Söyledikçe küçük Mügem de anlar ki, kendi sesiyle konuşunca da zarar görmez, utandırılmaz, suçlanmaz.
Yaşar..
Hem de ne yaşamak…
Sesimizi Yutmak
Kadınlar olarak çoğumuzun hikâyesinde, bir noktada sesimizin kısıldığı bir an vardır.
Sesi yutarız. Ses artık içe konuşur. İçi yakar. İçi boğar.
Ama ona şefkatli bir el uzatırsak bazen gözyaşlarıyla, bazen dansla, yazıyla, nefesle kendine bir çıkış bulur.
Belki senin de içinde, bir süredir sesini bekleyen bir parça var.
Söyleyemediklerinin ağırlığıyla sıkışan bir boğaz.
Ya da kendini anlatmaya cesaret ettiği anlarda suçluluk duyan bir kalp.
Öyleyse bizimle buluşabilirsin.
Güvenle ifadeni saklandığı yerden çıkarabilirsin.
Yalnız değilsin.
Rahimden Kalbe: Dişil İfade Yolu
Kasım ayında Özge ile ben, bedenin, sesin ve kelimelerin birleştiği o derin hafızaya doğru 20 kadınla birlikte yürümeye niyet ediyoruz.
Masalların, çemberin, davulun, yazının ve dansın rehberliğinde,
rahmin ve kalbin sesini yeniden hatırlamayı diliyoruz.
Çünkü biliyoruz ki;
Kadınların ifadesi, yaşamın şifasıdır.
🗓 6 – 27 Kasım 2025
📍 Online (Zoom üzerinden)
💫 Rehberler: Özge Uysal & Müge Erkan
👥 Katılım sınırlı: 20 kişi
Bilgi ve kayıt formu için:
Rahimden Kalbe: Dişil İfade Yolu
Sevgiyle
Müge


